Başa Dön
Entrepreneurship görseli

02 Geride Bırakmanız Gereken 7 Girişimcilik Efsanesi

02 Geride Bırakmanız Gereken 7 Girişimcilik Efsanesi

Geride Bırakmanız Gereken 7 Girişimcilik Efsanesi

 

Girişimcilik dünyasına adım atmak heyecan verici olduğu kadar kafa karıştırıcıdır da. Özellikle ilk kez bu yola çıkan kurucular, çevrelerinden duydukları klişe sözlere veya eski alışkanlıklarla aktarılmış “girişimcilik efsanelerine” kolayca kapılabilirler. Oysa çoğu zaman bu efsaneler, sizi geride tutar ve gerçek ilerlemeyi engeller.

 

Bugün gelin birlikte, girişimcilerin en sık duyduğu bu yanlış inançları masaya yatıralım. Her birinin yerine neyi koymanız gerektiğini, gerçek deneyimlerden ve yatırımcıların bakış açısından yola çıkarak konuşalım.

 

Efsane 1: “Bir fikrim var. Yatırımcılarla konuşmanın zamanı geldi.”

Bu, belki de en yaygın yanılgı. Bir fikriniz olduğunda yatırımcıların gelip size çek defteri uzatacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Yatırımcılar fikirleri değil, ivmeyi finanse eder. Yani sizin bir şeyler inşa edebildiğinizi, ortaya somut bir değer koyduğunuzu ve insanların bundan fayda sağladığını görmek isterler.

 

Basit bir MVP bile olsa, kullanıcıların ilgisini çekmeniz gerekir. Yatırımcılar için en güçlü kanıt, sizin vizyonunuz değil; dışarıdan gelen doğrulamadır. Birkaç kişinin bile ürününüzü deneyip bundan değer bulması, koca bir sunumdan çok daha ikna edicidir.

 

Gerçekçi olmak gerekirse, Elon Musk değilseniz sadece fikir üzerinden para toplamanız neredeyse imkânsızdır. O yüzden yol haritanızın ilk adımı yatırımcı görüşmeleri değil, kullanıcılarla temas olmalı.

 

Efsane 2: “Kazançlarımı sadece danışmanlar ve yatırımcılarla paylaşmalıyım.”

Birçok kurucu, girişimlerini kusursuz göstermek için çabalar. Hataları saklamaya, sorunları süslemeye meyillidirler. Oysa gerçek şu ki deneyimli yatırımcılar ve mentorlar, erken aşamadaki girişimlerin başarısızlıklarla dolu olduğunu zaten bilirler.

 

Önemli olan kusursuz görünmek değil, öğrenme hızınızı göstermektir. Kullanıcılarınızdan nasıl geri bildirim aldığınızı, hipotezlerinizi nasıl test ettiğinizi ve başarısız olduğunuzda hangi dersleri çıkardığınızı açıkça anlatmalısınız.

 

“Erken aşamanın para birimi gelir değil, öğrenmedir” diyen yatırımcıların bakış açısını unutmayın. Çünkü başarısızlıklarınızı dürüstçe paylaşmak güven yaratır. Öğrenmeyi öncelik haline getiren kurucular, yatırımcıların gözünde çok daha güçlü bir izlenim bırakır.

 

Efsane 3: “Satış yapabilmek için önce uygulama geliştirmem gerekiyor.”

Kurucular çoğu zaman “önce uygulamayı bitirelim, logomuzu koyalım, sonra satışa çıkarız” düşüncesiyle hareket eder. Ancak bu yol, zaman ve kaynak kaybına sebep olabilir. Çünkü müşteri ihtiyacını anlamadan ürünü otomatikleştirmek veya ölçeklendirmek çoğunlukla boşa emek harcamaktır.

 

Bunu bizzat yaşayan kurucular var. Büyük yatırımlar yapıp kapsamlı bir ürün geliştirdikten sonra, müşterilerden gelen “ilgi”nin yanlış pozitifler olduğunu fark ettiler. Çözüm, en başta çok daha basitti. Müşterilerin sorununu bir Excel tablosuyla bile çözmek mümkündü.

 

Müşteri için sonuç üretmeye odaklanın. Bunu önce manuel yollarla yapabiliyorsanız, yapın. Sonrasında bu süreci adım adım otomasyona taşıyabilirsiniz. Ama işe kodla başlamayın, sonuçla başlayın.

 

Efsane 4: “B2B ürünümü satmak için markalaşmaya ve pazarlamaya ihtiyacım var.”

Markalaşma, sloganlar, reklam kampanyaları…

Bunlar kurumsal devler için işe yarayabilir. Ancak erken aşamada asıl mesele, müşterilerle doğrudan konuşmaktır. Çünkü B2B satışları güven ve ilişkiye dayanır.

 

İlk müşterileriniz büyük ihtimalle bir reklamdan değil, sizin LinkedIn üzerinden attığınız doğrudan mesajlardan, bir kahve sohbetinden veya e-posta ile yaptığınız bire bir iletişimden gelecektir.

Ürününüzü değil, sonuçları satın. Karşınızdaki kişiye, “Bu çözümle senin şu problemin ortadan kalkacak” diyebilmelisiniz. Onlara benzer durumda olan başka bir müşterinin yaşadığı dönüşümü gösterebilmelisiniz. İşte güven buradan doğar.

 

Efsane 5: “Her girişimin yatırım alması gerekir.”

Startupların klasik hikâyesi şudur.

Hızla nakit yak, yatırım turuna çık, sonra bir sonraki tura hazırlan…

 

Ama günümüzde bu model birçok girişim için geçerliliğini yitirdi.

 

Kodsuz platformlar, üretken yapay zekâ ve çevrimiçi topluluklar sayesinde artık bir MVP’yi çok düşük maliyetle geliştirmek ve doğrudan gelir elde etmeye başlamak mümkün. Özellikle B2B SaaS tarafında, daha ilk günlerden nakit akışını pozitife çevirmek imkânsız değil.

 

Tabii ki derin teknoloji veya biyoteknoloji gibi alanlarda erken aşama sermaye hâlâ kritik. Ama pek çok girişim, fon toplamayı erteleyebilir, böylece hem daha iyi değerlemeler elde edebilir hem de yatırım baskısı olmadan kendi yolunu çizebilir.

 

Efsane 6: “Teknik bir kurucu ortak bulmadan başlayamam.”

Eskiden teknik bilginiz yoksa bir CTO’ya mahkûm olduğunuz düşünülürdü. Oysa artık Replit, Glide, Bubble, Bolt, Cursor gibi kodsuz araçlar sayesinde, teknik olmayan kurucular bile ilk günden üretim seviyesinde ürünler çıkartabiliyor.

 

Bu durum oyunun kurallarını değiştirdi. Şirketinizi test edip müşteriyle buluşturabilir, hatta gelir elde etmeye başlayabilirsiniz. Teknik bir kurucu ortağı daha sonra, çok daha güçlü bir konumdayken bulabilirsiniz.

 

Kurucu ortak bulmak işe alım değil, ortaklık meselesidir. Tek bir görüşmede evlenmediğiniz gibi, tek bir görüşmede kurucu ortak da seçmezsiniz. Önce kendi yolunuzu açın, sonra yanınıza doğru kişiyi katın.

 

Efsane 7: “Tek başıma üstesinden gelebilirim.”

Girişimcilik yolculuğunda tek başına koşmak kısa vadede hızlı gibi görünse de uzun vadede ciddi bir darboğaza dönüşür. Çünkü aynı anda hem ürün geliştirmek, hem fon toplamak, hem müşteri görüşmeleri yapmak imkânsızdır.

 

Kurucuların desteğe, işbirliklerine ve topluluklara ihtiyacı vardır. Başarılı girişim ekosistemlerinde, kurucular birbirlerinin omuzlarına yaslanır, deneyimlerini paylaşır ve ortak akıl üretir.

 

Yalnızlık üretken görünse de gerçek ivme, işbirliğinden doğar. Yanınızdaki kişiye “Ne üzerinde çalışıyorsun? Nasıl yardımcı olabilirim?” diyebilmek, çoğu zaman yatırımcılardan daha kıymetli bir kaynaktır.

 

Gerçek İlerleme Nereden Gelir?

Girişimcilik, gösterişli sunumlar, kusursuz logolar veya havalı ofislerle değil; gerçek sorunları çözmek, öğrenmeye açık olmak ve müşteriye yakın durmakla başarıya ulaşır.

 

Unutmayın;

  • Yatırımcıya değil, kullanıcıya koşun.
  • Başarısızlıklarınızı saklamayın, paylaşın.
  • Önce manuel çözün, sonra otomatikleştirin.
  • İlk müşterilerinizi reklamdan değil, doğrudan iletişimden kazanın.
  • Yatırımı ihtiyaç oldukça alın, zorunluluk gibi görmeyin.
  • Teknik araçlardan korkmayın, modern no-code çözümleri kullanın.
  • Yalnız kalmayın, topluluğun gücünü kullanın.

Girişimcilik yolculuğu zordur ama doğru bakış açısıyla her adımda öğrenme, büyüme ve dönüşüm fırsatı barındırır. Efsaneleri geride bırakın, kendi hikâyenizi yazmaya başlayın.